Karanlıktaki Kentler'den birinde hayata gözlerini açan bir insandır Ali. Daha annesinin karnındayken kan davasının kurban adayları arasında olduğundan da, annesi onun kız olarak doğması için dualar etmiş, ama duaları kabul görmeyince can alıp can vermesin diye cinsiyetini herkesten saklamıştır. Ve Ali, fazla uzun olmayan ömrü boyunca bu uğursuz kaderin yaftasını boynunda taşıyıp duracaktır.
Öyle ki, çocukluğunu bile sadece düşlerinde yaşamaya çalışacak, annesiyle birlikte etrafındaki bütün insanların acımasız şiddetine maruz kalacak, hayatın pırıltısını dayaktan ve aşağılanmaktan kaçmak için sığındığı kümeste, kendisi gibi evcilleşmeye direnen bir güvercinde arayacaktır...
Hayatın karanlık, kapkaranlık yüzüdür bu. Acılarla deşilmiş, lime lime olmuş, bakılması ve kabullenilmesi kolay olmayan "öteki" yüzü. Ete kemiğe dayanan yoksulluğun, ufacık bir isyana bile mecal bırakmayan, dibine kadar yoksunluğun hikayesi... Ve o dipte, bir an bile durup dinlenmeden gezinen sert ve kıyıcı kelimeler...
Nihat Behram, gerçek bir olaydan çıkarak kaleme aldığı, ilk basımı "Lanetli Ömrün Kırlangıçları" adıyla yapılan Kız Ali romanında, alaca kentlerin kuduz gecelerini; garajları, bentleri, dere boylarını; düzülen köpeklerin uluyarak can çekiştiği çöplükleri, kan tüten yaraları, bıçakları, ırzına geçilen kadınları, kızları anlatıyor...