Talat Paşa Türkiye Cumhuriyeti'nin labaratuvarı olarak bilinen II. Meşrutiyet döneminde yaşamış "kurt" bir siyasetçi ve etkili bir devlet adamıydı. O İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin "teşkilatçı" liderlerinden biriydi. Dönemin İstanbul'daki Alman Büyükelçisi Kühlmann’ın, Talat Paşa’nın “zayıf tarafı” olarak, onun “çok fazla vatanperver olmasını” göstermesi tartışılabilir. Zira Kühlmann’a göre fazla vatanperver olmanın “dünyayı belli bir yere kadar anlamak” ve “olayları tarafsız bir şekilde analiz edememek” gibi olumsuz bir getirisi vardı.
Buna, dar ufuklu ve dünyayı tam olarak anlayamamak da denilebilir. Kühmann’ın bu tesbiti belki “fanatikler” için doğru olabilir ve beraberinde yabancı düşmanlığını da getirebilir. Halbuki vatanperver olmak, Kühlmann’ın iddia ettiği gibi her zaman “yabancılara şüphe ile bakmak” ve onları analitik değerlendirememek ile doğrudan ilişkili değildir. Kanaatimizce Talat Paşa’nın vatanperverliğini, onun dünyayı anlayamayacak kadar fanatikliği ile değil, sömürgeci ülkelerin pençesinde kıvranan Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal yapısıyla açıklamak mümkündür.
Zira “hasta adam” ölmek üzereydi ve hastasını çok seven “Dr. Talat” onu iyileştirme sevdasındaydı. Bu çalışmada Talat Paşa'nın biyografisi dışında İttihat ve Terakki Cemiyetindeki rolü, Ermeni Meselesi, Siyonizm ve Masonluk ile bağlatısı gibi güncel meselelerde ele alınmıştır. Berlin'de görülen "Talat Paşa Davası" da ele alınan tartışmalı konularda bu esere de yer almaktadır.
Bu kitabı önemli ve özgün kılan nokta ise, Alman ve Türk arşiv belgelerinin karşılaştırmalı olarak bir arada değerlendirilmiş olmasındadır. Dolayısıyla kullanılan kaynaklar açısından bakıldığında, Talat Paşa'nın hayatı ve siyasi faaliyetleri ile ilgili literatürde eksik olan bir tarafı tamamlayacağı kanaatindeyiz.