Kooperatifler ve kooperatifçilik, dayanışma içinde üreteceğimiz bir yaşamın anahtarıdır. Bu nedenle, bilinçli olarak engellenir, unutturulur, içi boşaltılır ve karalanır.
Soframıza gelen gıdalar da dayanışma içinde üreteceğimiz ve tüketeceğimiz doğanın armağanlarıdır. Onlar da aynı nedenlerle, kirletilir, aracılar üzerinden ulaştırılarak yabancılaştırılır ve yine bilinçli olarak endüstrileştirilir. Bilge köylü üretiminin engellenmesi için kapalı kapılar ardında binbir türlü tezgâh kurulur. Yemek yemek de kooperatif kurmak da politik bir iştir.
Abdullah Aysu, ülkemizin kooperatif geçmişini çok iyi çözümlemiş ve okur için püf noktası diyeceğimiz, açılım anlarını gayet net bir biçimde yazıya dökmüştür. Okurken şaşıracak, sinirlenecek ve başka türlü olsaydı, gerçekten başka bir hayat yaşayacağımızı içselleştireceksiniz.
Tohumdan çatala alternatif bir sistemin yolu, üretirken de tüketirken de kooperatifler üzerinden dayanışmaktan geçiyor. Köylü ve kentli kurdukları hiyerarşi içermeyen yapılarla bunu mümkün kılabilirler. Abdullah Aysu, elinizdeki kitapta, ülkenin çeşitli yerlerinde yaşanmış deneyimleri özetledikten sonra, ne yapmalı, nasıl yapmalı başlığı altında önerilerini de tek tek sıralıyor. Bugün kırsal üretim ya da kentsel gıda tüketimi üzerine düşünen, harekete geçen, kitap yazan, söz söyleyen her bireyi bu öneriler üzerine tartışmaya ve el birliği ile başka bir dünyanın mümkün olduğunu ispatlamaya davet ediyoruz.