ABD'nin başını çektiği 'Kapitalist-Emperyalist Blok' ile Sovyet Rusya'nın başını çektiği 'Sosyalist Blok' arasında 1945'te başlayan 'Soğuk Savaş' 2 Aralık 1989'da Sovyetler Birliğinin yenilgisiyle sona erdi. Marksist-Leninist sosyalist ideolojiye karşı açtığı savaşı, bu ideolojinin devletleşmiş örneği olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ni parçalayarak kazanan Batı, silahlarını hemen dünyada emperyalizme karşı ulusal bağımsızlık savaşlarının devletleşmiş örneği olan Kemalizm'e çevirerek, daha önce Sovyet Rusya'ya karşı kullanıp da başarılı olduğu yıkıcı 'psikolojik harekat' ve propaganda yöntemlerinin tümünü Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı kullanmaya ve tek odaklı (üniter), tek hukuklu, laik ulus-devlet yapısını etnik din ve mezhep ayrımcılığıyla parçalamaya yöneldi.
ABD ve Avrupa emperyalistleri, 'Soğuk Savaş' sürecinde ertelemiş oldukları Türkiye'yi parçalama tasarılarını, Soğuk Savaş'ın 2 Aralık 1989'da sona ermesiyle birlikte yürürlüğe koydular. Hemen iki ay sonra, Şubat 1990'da, bir yandan Graham Fuller ve Paul Henze gibi CIA yöneticileri gazetelerimize demeçler vererek, ABD'nin artık Kemalist laik ulus-devletin yıkılmasına ve yerine İslamcı, çok hukuklu, etnik federasyon kurulmasına karar verdiğini yüksek sesle duyururken; aynı anda Avrupa Topluluğu yetkilileri de gazetelerimize verdikleri demeçlerde, Türkiye Cumhuriyeti'nin tek odaklı (üniter),Kemalist laik, ulus-devlet yapısını çok hukuklu, etnik federasyonla parçalayarak yıkmaya yönelik Sevr Antlaşmasına benzer bir takım koşulları açık açık dayatıyorlardı. İşte tam bu sırada Türkiye Cumhuriyeti'nin tek odaklı (üniter) laik ulus-devlet yapısını savunan aydınlarımızdan Muammer Aksoy 31 Ocak 1990 ve Bahriye Üçok 6 Ekim 1990 günü "İslami Hareket Örgütü" adına üstlenilen suikastlerde öldürüldüler; aynı yıl 7 Mart 1990 günü gazeteci Çetin Emeç ve 4 Eylül 1990 günü yazar Turan Dursun da İslamcılarca üstlenilen suikastlerde katledildiler; böylece Atatürk'ü, Kemalizm'i, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerini, tek hukuklu, tek odaklı (üniter) ulus-devlet yapısını savunan aydınların yüreğine ölüm korkusu düşürülmüş, gözdağı verilmiş oldu. 1990'larda ABD ve Avrupa Topluluğu yetkilileri Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ulus-devlet yapısını çökertecek Sevr Antlaşması benzeri dayatmalarda bulunurken, aynı anda Türkiye'de de "Sivil Toplumcular", "İkinci Cumhuriyetçiler", "Liberal Solcular", "Ayrılıkçı Kürtçüler" ve "Siyasal İslamcılar" vs. "Medine Vesikası" gibi "çok hukuklu", federasyon projeleriyle Türkiye'nin tek hukuklu, tek odaklı (üniter) Kemalist laik cumhuriyet ve ulus-devlet yapısını yıkmaya yönelik yoğun bir propaganda yürütüyorlardı. ABD ve Avrupa Topluluğu'nun Türkiye'ye açık açık ulus-devlet karşıtı Sevrci dayatmalarda bulundukları; buna karşı çıkan ulusçu yazarların öldürüldüğü o günlerde ortaya atılan Sevr benzeri, ulus-devlet düşmanı, "çok hukukçu", federasyoncu yayınlara yanıt vermeye ve ileri sürülen yalan-savları çürütmeye yönelik eleştiri yazılarımı, 1 Ocak 1993 - 1 Ocak 1995 tarihleri arasında Kitap Gazetesi adlı aylık dergide yayımladım. "Körlerin Kör Kılavuzları", işte bu makalelerin dördünü içermektedir. Bu makaleler 1990'larda Türklüğe, dilimize, dinimize, tarihimize, coğrafyamıza, "Türk Devrimi"ne, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerine saldıran yayınlara, hemen, sıcağı sıcağına verilmiş ilk yanıtlardan olması bakımından tarihsel bir önem taşıdığı gibi, o günlerde ortaya atılan "Yeni Sevrci" yalan-savlar 30 yıldır yineleniyor ve günümüzde yinelenmekte olduğu için, bu yalan-savları çürüten 30 yıl önceki yanıtlarımız da güncelliğini korumaktadır.
EK - Hilafetin Kaldırılmasının 100. Yılı Onuruna: "Yeni-Hilafet Tuzağı" başlıklı makalelerimle birlikte, Adalet Bakanı Seyyid Bey'in 3 Mart 1924 günü TBMM'nde yaptığı ve TBMM kararıyla hilafeti kaldıran kanunun İslam dinine, Kur'an'a, ayetlere ve hadislere dayanan gerekçesi olarak basılıp dağıtılan "Hilafetin Mahiyet-i Şer'iyesi" başlıklı kitapçık da günümüz -Türkçesiyle tam metin olarak- bu kitabın ekler bölümünde yer alıyor.