Kral, Savaşçı, Büyücü ve Aşık’ın temel izleği “erginleme”dir. Yani, bu kitap, nasıl erkek olunur üzerinedir. Moore ve Gillette’in ifadeleriyle, çağımızda cinsiyet ve kimlik karmaşalarıyla beraber bir erginleme krizi içindeyiz. Bu erginleme, ilkel kabilelerde, yetişkinlerin çocuklara hazırladığı belli ritüellerle sağlanırdı. Çoğu zaman bu ritüeller çocuk için tehlikeli ve acı verici olurdu ama nihayetinde “çocuk ölür”, erkek doğardı. Arketipik bir ihtiyaçtı bu. Peki çağdaş insan bu ritüellerin yokluğunda ne yapıyor? Ya “yalancı ritüeller”den geçiyor ama içsel olarak hiçbir zaman tam bir erginliğe geçemeksizin çocuk psikolojisini devam ettiriyor ya da bu yalancı ritüelleri bile görmeden ruh dünyasının karmaşasında kendi iç savaşının mağduru oluyor. İlkel ritüelleri geri getiremeyiz. Öyleyse ne yapmalıyız? Moore ve Gillette, çağdaş insan için aslında hiçbir zaman ortadan kaybolmamış bu arketipik ihtiyacın ancak bireysel olarak sağlanabileceğini söylüyor… ama manzara ille de korkunç olmak zorunda değil çünkü bu zaruri içe dönüşte bize yardım edebilecek olan psikoloji alanının (özellikle de Jungcu psikanalizin) bilgilerine sahibiz. Şimdi çocuk psikolojisinin unsurlarından kurtulmamız, ergin erilin arketipleriyle bağımızı yeniden kurarak ve böylelikle sağlıksız erilliğin psikolojisinden çıkarak ergin ve sağlıklı erilliğin psikolojisine geçmemiz gerekiyor; Kral’ı, Savaşçı’yı, Büyücü’yü ve Aşık’ı, yani ergin eril arketiplerini yeniden keşfetmemiz gerekiyor. “Bizimki, kolektif olmaktan çok bireysel bir kültürdür. […] Eskiden herkes tarafından az ya da çok bilinçdışı olarak paylaşılanla -örneğin, ergin eril kimlik geliştirme gibi-, bizim artık bilinçli ve bireysel olarak bağ kurmamız gerekiyor.” Bizim, erginlememizi içe dönüşümüzle gerçekleştirmemiz gerekiyor!