Türk halkını, mevcut vaziyetiyle nasıl bir gelecek bekliyor? Bu halk teokrasinin feci sonuçlarına sonuna kadar katlanabilecek mi? Ya ölmek ya da bağımsızlık pahasına hayatını kurtarmak; onlar için bu iki acımasız seçenekten başka bir yol mümkün değil mi? Tanrı böylesine hazin bir kaderden bu halkı muhafaza etsin! Amacım kâhinlik ya da âlimlik taslamak değil lakin bu halkın nüvesinde daha ahlaklı bir hayatın temellerinin bulunduğunu gösterdiğime inanıyorum. Bu temelleri geliştirmek ve bu insanları tehdit eden tehlikeleri bertaraf etmek için ne yapılabilir? Avrupa’nın bugün birincil vazifesi, Türk bağımsızlığını korumaktır; vakti geldiğinde bir ıslahat çalışması yapılabilir. Peki, bu nasıl olacak?
İtalya’daki siyasi çatışmalar sebebiyle İstanbul’a kaçmak zorunda kalan Prenses Cristina Trivulzio di Belgioioso, 1850-1855 yılları arasında Ankara yakınlarındaki Çakmakoğlu Çiftliği’nde ikamet etti. Burada geçirdiği 5 yıl boyunca Ankara, Kırşehir, Çankırı, Kayseri, Konya, Adana, Halep, Beyrut, Şam ve Kudüs’ü dolaştı. Seyahati sırasında Osmanlı tebaasını son derece detaylı bir gözle inceleyerek âyanları, şehirleri, kadınları, harem hayatını, antik kentleri, hastalıkları, hayvanları, bitkileri ve doğal güzellikleri edebî bir üslupla betimledi. Cristina Trivulzio’nun Küçük Asya ve Suriye Seyahatnamesi adlı eseri, Meval Awad’ın maharetli çevirisiyle okuyucuyla buluşuyor.