Annem de görmüş babamı. Ağlayıp gözlerini perdeye silmiş. O leke kaldı orada. Ortası koyu, kenarlara gittikçe duman gibi açılıyor. Bilmiyorlar bunu. Acıdan leke çıkmaz. Acı zaten yerinden kalkmaz. Taş ve dağdır. Taşları üst üste dizip üzerine toprak, toprağa da ağaç ve zeytin, ot, böcek koyarsan dağ olur. Perdeden yayıldı bütün eve leke. Duvarlara kirli damar attı. Çatallarının ucu parçalanıp dağıldı. Tavan doldu, damlayıp halıların üzerinde birikti. Katı kuleler oldu odalarda. Divan örtüsüne bulaştı. İçi saman dolu kalıp gibi sert duran yastıklarımız kirlendi. Koştum, gördüm.”
Büke, daha önce yayımlanan kitaplarıyla edebiyat dünyasının beğenisini kazanmış, kendi sesini, çizgisini oturtmuş bir öykücü. Yapıtlarında kendine özgü, akıcı, şiirli, esprilerle dolu bir dil kullanıyor; yakından tanıdığı, iyi bildiği çevrelerin hikâyelerini anlatıyor. Bu güzel öyküleri okurken samimi, kendi halinde yaşayan insanların sesini duyacaksınız.