İslam dünyasının Kur'an’a kötülüğü, Cahiliye şirkinin kötülüğünden çok daha büyüktür.
İslam dünyasındaki siyaset ve saltanat kodamanları çok iyi biliyorlar ki, Kur'an mesajı, esasında olduğu gibi hayata geçirilirse sürdürdükleri saltanat yerle bir olur. Bunun içindir ki bu saltanat kurtları çeşitli oyunlarla tezgahlar kurup Kur'an’ın mesajını işlemez hale getiriyor, o mesajları birtakım şeytani oyunlarla hayatın dışına itiyorlar. İşte bu, Mekke müşriklerinin yaptıklarından çok daha vahim, çok daha yıkıcı, çok daha namert bir tavırdır.
Mekke müşrikleri Kur'an'a ve Muhammed'e açıkça düşman olduklarını söyleyerek Kur’an'ı dışlıyorlardı; bugünkü İslam dünyası ise Kur'an'a ve Muhammed’e iman ettiğini söyleyerek Kufariı dışlıyor.
Evet, İslam dünyası, Kur’an'ı tutuyor, hem de başlar üstünde tutuyor ama sadece kâğıtları ve kılıflarıyla tutuyor, hükümleriyle değil. İslam dünyasının Kur’an’la münasebetinin şu cümle ile özetlenebileceği kanısındayız:
"Kağıtları ve kılıfları baş üstüne, hükümleri ayak altına!”
Kur'an, sözde İslam dünyasının neler yaptığını, müstahak olduğu perişanlığın gerekçelerini göstermektedir. Kur'an, mücrim duruma gelmiş İslam dünyasına elbette ki Müslim muamelesi yapmayacaktır.