Osmanlı’yla müttefiklikten düşmanlığa uzanan ilişkileri sonucu Kürt aşiretleri, 16. yüzyıldan itibaren sürekli olarak bir ıslah çabasının nesnesi, “şakîliğin membası” olarak kayıtlara geçti, buna uygun bir muameleyle karşı karşıya kaldı. 18. yüzyılın ilk yarısına kadar geniş bir coğrafya üzerinde otonom ve yarı otonom bir şekilde hükümranlık sürüp imparatorluğun takdir, taltif ve terfilerine mazhar olan da yine bu Kürt aşiretleri oldu. Zaman içinde yoğunlaşan merkezileşme politikalarıyla beraber Kürt aşiretlerinin devletle ilişkisi, çeşitli biçimlerde değişse de ana eksen sabitti: II. Abdülhamit’ten İttihat ve Terakki’ye ve nihayet Cumhuriyet’e devreden ilişki karşılıklı çıkarlara dayalı, itaatle isyan arasında salınan bir politik düzlemde belirlendi. Her aşiretinse elbette kendi hususiyeti, tarihi, politik kabiliyeti, ayrı ayrı şahsiyeti vardı. Bir bütün olarak aşiret ilişkileri ve olgusunun işleyişine dair genel bir çerçeve sunan Tuncay Şur ve Yalçın Çakmak’ın derlediği Kürt Aşiretleri, birçok aşireti gerek kendi tarihleri, gerek tarihsel konumlanmaları çerçevesinde panoramik biçimde ele alıyor. Aşiretler konusunda zengin bir bakış açısı sunan, kapsamlı bir derleme...