Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de ortak hafızayı oluşturan mekânlar hızla yok oluyor. Kentler yıkılıp yeniden yapılırken tarih de unutuluyor. Kentte yaşayanların hatırlayabildikleriyse 60-70 yıldan önceye gidemiyor. Tarih deyince akıllara hemen devlet, ulus, kahramanlar, savaşlar ve bozgunlar geliyor. Okullarda ezberletilen tarihin içinde küçük insanın hayatına dair hiçbir bilgi verilmiyor. Ankara’da doğup büyüyen yazar, yaşanmışlıklardan yola çıkan kısa öyküler eşliğinde okuru hem yaşadığı yerlere, sokağına, doğduğu eve hem de Başkent’in öteki Ankara’sına götürüyor. Bizi kentin harabeleriyle mahzenleri ve esrarlı zindanlarında gezdiriyor. Türkiye’nin en önemli dönüm noktaları olan 60’lı 70’li yıllardan başlayarak 90’lı yıllara kadar ulaşan bir yolculuğa çıkıyor, kentin gizli geçitleri ve sur kapılarından geçip, esrarlı sokaklarında dolaşıyoruz. Kitap, bizleri dayatılan politik kent algısının dışına çıkmaya davet ediyor.