“Leibniz’ıhayal edin: ürkütücü bir şeyler vardır onda. O, düzenin filozofudur. Düzen terimlerinin dışında asla düşünmeye yanaşmaz. Bu bakımdan aşırı tutucudur, düzenin dostudur. Ama çok tuhaftır -bu düzen zevkine kapılmış haldeyken ve bu düzeni temellendirmekle, kurmakla uğraşırken, felsefede karşılaşabileceğiniz en çılgın kavramlar yaratma uğraşına koyulur. Dizginsiz, gemi azıya almış kavramlar, en taşkın, en düzensiz, olan biteni teyit etmek adına en karmaşık kavramlar.
Gilles Deleuze, Leibniz üzerine derslerine amacının Leibniz’ı sevdirmek, Leibniz okuma için istek uyandırmak olduğunu ifade ederek başlar. Nisan-Mayıs 1980’de Vincennes’de verilen bu derslerde Deleuze’ün dinleyicileriyle (okuyucularıyla) kurmaya çalıştığı ilişki bir öğreten ilişkisinden çok, felsefenin kim, filosofun ne olduğuna dair bir düşünme sürecini yaratmaktadır. Bu nedenle “ürkütücü, karanlık, şüpheli, bir tür şeytani alaycılığa sahip, Spinoza’yı satan iğrenç insan “Leibniz bile sevilmelidir, çünkü Leibniz’ı Deleuze için sevilmeye layık kılanşey felsefenin ne olduğunu, bir filozofun ne yaptığını, neyle uğraştığını anlamamızı sağlayacak en iyi örneklerden biri olmasıdır.