Yakın tarihin en tartışmalı ve hakkında en çok yazılıp çizilmiş siyasi figürlerinden biri üzerine kaleme alınmış bu biyografik deneme, okuru Lenin’in hayatını ve siyasi stratejisini yeni bir ışık bir altında değerlendirmeye davet ediyor. Yazarının kendi ifadesiyle, kanlı canlı bir insan olan Vladimir İlyiç Ulyanov ile onun kamusal personası N. Lenin arasındaki ilişkiyi, bir başka deyişle özel yaşamı ve siyasi stratejisi arasındaki bağlantıyı gözler önüne sermeye çalışıyor. Ve bunu yaparken gerek Soğuk Savaş döneminde bilhassa Batı’da üretilen, önyargılar ve ideolojik kaygılarla malul Lenin literatürüne, gerekse 1980’lerde açılan Sovyet arşivleri temel alınarak tek taraflı bir biçimde kaleme alınmış ve daha ziyade Lenin’in özel yaşamının mahrem yönlerine odaklanan spekülatif çalışmalara bir alternatif olma iddiasında.
Lenin’in yaklaşık otuz yıllık devrimci kariyerinin izini süren Lars T. Lih, onu işçi sınıfının devrimci potansiyelinden şüphe duyan, pragmatik bir karamsar olarak resmeden standart “ders kitabı” yorumunun aksine, son derece romantik, tutkulu ve iyimser bir Lenin portresiyle çıkıyor karşımıza. Analizinin temel izleğini ise, Lenin’in ömürlük siyasi projesi olarak adlandırdığı “kahramanca sınıf liderliği”, yani Rus proletaryasının, çoğunluğu köylülerden oluşan Rus halkına liderlik etmesi fikri teşkil ediyor. Konjonktürel şartlara göre yıllar içerisinde birtakım değişikliklere uğrasa da özünü ve tematik bütünlüğünü muhafaza eden bu strateji, Lenin’i hem Rus siyasi tarihi hem de enternasyonal sosyalist hareket içerisinde hak ettiği bağlama oturtmamıza da olanak tanıyor.
Lih’e göre, bu tarihi şahsiyeti bütün yönleriyle anlayabilmemizin yolu, onun bu ilham verici siyasi stratejiye duyduğu, kökenleri büyük oranda ailevi geçmişine ve kişisel deneyimlerine uzanan derin duygusal bağı idrak etmekten geçiyor...