"Mustafa'nın köyde en özlediği insan Sâlih Kâhya idi. Sokağa çıkamayacak kadar kocamış olan bu ihtiyarın elini öpmeye gittiği zaman, onu bıraktığından da zevkli buldu. Sanki, eskimiş, yıpranmış elbiselerinden vücûdu yer yer görünen bir güzel gibi, ihtiyarlığın kocattığı bu harap olmuş vücut örtüsünün altından da onun parlak rûhu eskisinden daha âşikâr görülüyordu.
Mustafa'yı: "Hoş geldin oğul! Dediğimi yaptın mı?" diye karşıladı.
- Bilgi tuzağına mârifet avını düşüremedim; yalnız aşk tuzağına ben av oldum! dedi.
Sâlih Kâhya'nın beyaz sakalı, gözlerinin iki damla yaşını içti:
- Ben doksan dokuzu öğrettim; sen yüzü bulmuşsun... Aşk olan yerde, mârifet eksik olmaz!" dedi.