On dokuzuncu yüzyıl Rus edebiyatının son büyük temsilcilerinden biri olan ve çağının en müzikal dile sahip hikâyecisi olarak nitelenen Vladimir Korolenko, 1879’da sürgüne gönderildiği Sibirya’nın Yakutistan bölgesinde Rus toplumunun en dışlanmış insanlarıyla tanışır ve edebiyatının rotasını bu kesimlere yöneltir. Bir Yakut köylüsünün dünyasını samimi bir dille anlatan ve pek çok dünya diline çevrilen uzun hikâyesi Makar’ın Rüyası (1885), Korolenko’nun söz konusu sürgün döneminin eserlerinden en bilindik olanıdır. Rus toplumunun yaşama ve ölümden sonrasına dair inançlarını dile getiren hikâye, Rusya’nın derinliklerine metafizik bir düzlemden bakarak okurlarına klasiklere mahsus bir edebiyat lezzeti sunmakta…