Emniyetteyken, Mamak’a gittiğini bildiğim bir kadını görünce şaşırmış, neden burada olduğunu sormuştum. Kadın da fısıltıyla anlatmıştı. Meğer savcı ifadesini yeterli bulmamış, “Derinleştirin!” diye geri göndermiş. Yani yeniden işkence…
İki yıl iki ay önce, bir kış gecesi ablamın evinden alınmıştım, iki yıl iki ay sonra bir bahar gecesinde ağabeyimin evine geldim. Bir an kendimi yersiz yurtsuz hissettim. Sonra kovaladım o gereksiz ve zamansız gelen misafiri. Evler, sokaklar aynıydı. İki yıl içinde pek bir değişiklik olmamıştı. Ama ben, eski ben değildim, çok değişmiştim, çookk. Ne yapacaktım? Yeni ben, hayata nereden ve nasıl başlayacaktı? Elimde birkaç parça çamaşırımın olduğu bez torbamla gecekondunun bahçesine adım atmadan önce yıllarımı geçirdiğim, içlerinde yaşayan insanların hemen hemen hepsini tanıdığım mahalleme bir daha baktım; sokaklar, evler, insanlar uyuyordu, hem de en derininden…
Yaşasın özgürlük diyemesem de… Hayat devam ediyordu. Nasıl devam edeceğimi bilmesem de… Yeni başlangıçlara dedim, kapıyı çaldım.