“Erbil’in çeşitli kişilerin birbirlerine yazdıkları özel yaşam itiraflarıyla dolu mektuplardan oluşan bu romanı (yazarın başka birçok romanında olduğu gibi) estetik ya da erotizm ile etiğin çatışmasına bize bir aralıktan baktırırken, aynı zamanda bu çatışmanın kaynağını sorunsallaştırmaktadır. Çatışma, kuşkusuz romandaki olayın kurgusuna aittir; fakat kurguyu da aşmakta, bizi bu romanın doğrulukla ilişkisi üzerinde düşünmeye çağırmaktadır. Edebiyat ya da roman doğruyu söyler mi, söyleyebilir mi, özellikle bu roman Mektup Aşkları ise? (…) Mektuplar ne varacağı yere varmıştır ne de varmamıştır ya da varmayacaktır; mektuplar yoldadır ve okuyanı çarpmaktadır. Tek doğru, mektupların yolda ve elden ele geçmekte olduğudur.”
Önay Sözer