Elinizdeki kitap, Dicle ve Fırat arasındaki Mezopotamya topraklarının tarihini ele alıyor. Bu kadim insanlık yerleşimini önemli kılan, yazının çok eski çağlardan beri yine bu coğrafyada kullanılması ve burada yaşananların tüm teferruatıyla bizlere aktarılabilmesidir. Bir zamanlar saray idarecileri, diplomatlar ve tüccarlar tarafından ustalıkla kullanılan kamış kalemlerle nehirler ve kanalların kıyısından elde edilen kil sayesinde, MÖ 4. binyılın sonlarından itibaren, Yakın Doğu’nun kadim şehir devletlerinin ve imparatorluklarının yükseliş ve batışına burada karar verilmiş; devletler, kültler ve dinler, hatta dramatik siyasi olaylar hakkındaki belgeler burada muhafaza edilmiştir. Bunun haricinde kazılar, bu bölge hakkındaki bilgimizi, bazen ortaya çıktıklarında büyük heyecan uyandıran buluntularla genişletmiştir. Bu kazılarda devasa yapılar, heykeller, rölyefler, aynı zamanda çok yönlü bir toplumsal hayatı yansıtan sayısız küçük eşya gün ışığına çıkartılmıştır. Karen Radner, kazılar ve kil tabletler sayesinde günümüze ulaşan Mezopotamya medeniyetin izlerini sürüyor ve Ur, Uruk, Asur gibi çok eski şehirler ile Akad, Halep, Babil gibi güçlü krallıkların tarihini heyecanlı olduğu kadar bilgilendirici şekilde okuyucularına aktarıyor