Miguel’in herkesinki gibi, sıradan bir hayatı vardı: Okul sonrası arkadaşlarıyla spor sahasında buluşup maç yapıyor, akşamları televizyon seyrediyor ya da video oyunu oynuyor, hafta sonlarıysa anne babasıyla alışveriş merkezinde zaman geçiriyordu. Bu pek rahat ve keyifli rutin, bir pazar günü alışveriş merkezinin otoparkında tanıştığı evsiz bir adam yüzünden tepetaklak olur. Miguel beline kadar çöp bidonuna girmiş, içini karıştıran bu tuhaf adamdan başta biraz çekinir. Ne de olsa anne babası onu her fırsatta sokakta karşılaştığı yabancılarla, hele de böyle sıra dışı kişilerle konuşmaması konusunda uyarmıştır... Ne var ki bu beyaz sakallı, uzun ve dağınık saçlı adamın tuhaf bir çekiciliği vardır ve Miguel kendisini ona yakınlaşmaktan alıkoyamaz. Umursamaz tavırlı ihtiyar, birden kitaplardan, şiir okumayı ne kadar sevdiğinden söz etmeye başlar...
Miguel evsizlere, yalnızlara, ailesinden uzak olanlara, yani kısaca "herkes kadar şanslı olmayanlar"a odaklanıyor. Yazar Alfredo Gómez Cerdá, okuru başkalarını anlamaya ve hayatı onların gözünden görmeye çağırıyor.