Mimarlık Okulunda Öğrendiğim 101 Şey

Mimarlık Okulunda Öğrendiğim 101 Şey

Barkod: 9786058119130
Üreticiler: YEM Yayın
Stok Sayısı: Stokta Yok
Basım Tarihi: 6-2020
Baskı Sayısı: 8. Basım
Sayfa Sayısı: 208 Sayfa
Ağırlık: 212,00 Gram
Boyut: 17,50 (en) x 12,50 (boy)
Cilt: Ciltsiz
Kağıt: 2. Hamur
Basım Yeri: İstanbul - Türkiye
Basım Dili: Türkçe

195,00 TL
175,50 TL

Mimarlık, iç mimarlık, tasarım, mühendislik, şehircilik, kentleşme, endüstri ürünleri tasarımı, peyzaj tasarımı, arkeoloji, kültür, sanat vb. konu başlıklarında kitaplar yayımlayan YEM Yayın’ın, Mimarlık Okulunda Öğrendiğim 101 Şey adlı kitabının yeni baskısı çıktı.
"Az çoktur." Mies'in bu ünlü sözü, tasarımda aynı anda her şeyin çözülemeyeceği anlamına gelir. Bütünlüklü bir anlatım için seçici davranmayı, gerçeği bir yönüyle ama tastamam kavramayı önerir. Basitlik en gözde erdemdir. Venturi ise azla yetinemeyeceğimizi anımsatır: "Az sıkıcıdır." Bütünlük uğruna yaşamda ve mimarlıktaki çeşitliliğe yüz çevirmememizi salık verir. Tasarıma zenginlik katan çelişkiler ve karmaşıklıklardır. Yakın geçmişte birbirine karşıt düsturlar olarak tavizsizce savunulan bu iki öneri, her yaratıcı etkinlik gibi tasarım ve mimarlığın da özünde yatan, belirsizlik/çokluk ve açıklık/birlik arasındaki gerilime işaret eder. Bu gerilimi bertaraf etmeye yönelik her girişim aşırılığa kaçmaya, tasarımın yaratıcı nüvesinden uzaklaşmaya yazgılıdır.

Mimarlık Okulunda Öğrendiğim 101 Şey, tasarım ve mimarlık öğrenimine yeni başlayanlar için yazıldı. İçinde tasarım, çizim, sunum teknikleri, yaratıcı süreç gibi konularda tam 101 ders var. Bu derslerde öğrencilere tasarımın nasıl yapılacağı söylenmiyor. Soyut ilkeler ve hazır çözümler yerine, öğrencilerin bir tasarım problemi karşısında yaşadıkları sorunları serinkanlılıkla göğüslemelerine yardımcı olacak, deneyimle yoğrulmuş basit, pratik öneriler getiriliyor. Her birinde, tasarımın bilgi ve öğrenmeye indirgenemeyecek kadar çok boyutlu bir insani deneyim olduğunu anımsatan; sorunların kaynağını öğrencinin eksikliğinden çok tasarımın evrensel niteliklerine dayandırmayı yeğleyen "dostane" bir yaklaşım hâkim. Kitap yalın anlatımı ve diliyle, öğrencileri mimarlığın hiç de sağlam olmayan, kaygan zemini üzerinde keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Mezun olup yaşama atıldıktan sonra, telafisi mümkün olmayan bir "eksiklik" duygusuyla yüzleşmiş nice mimarın yüzü suyu hürmetine…

“Mimarlık öğrencileri açısından kesinlik taşıyan pek az şey vardır. Mimarlık okullarındaki ders programları; uzun saatler, anlaşılması güç metinler ve çoğu zaman katı bir eğitim anlayışıyla, kafaları allak bullak eden, baş edilmesi güç birer ucubedir. Mimarlık dersleri, ne kadar sürükleyici olurlarsa olsunlar (ki öyledirler), o kadar çok istisna ve uyarıyla doludurlar ki, öğrenciler mimarlık hakkında öğrenilecek somut herhangi bir şey var mı diye kendilerine sormadan edemezler.

Belirsizlik mimarlık eğitiminde çoğu zaman gereklidir. Mimarlık her şeyden önce yaratıcı bir alandır ve tasarım hocalarının, yaratıcı sürece gereksiz sınırlamalar getirme korkusundan, derslerin içeriğini somutlaştırmakta zorlanması anlaşılabilir bir durumdur. Bunun getirdiği açık uçluluk, öğrencilere yeni mecralara doğru sürükleyici bir yolculuğa çıkma fırsatı verir; bununla birlikte, çoğu zaman onlarda, mimarlığın hiç de sağlam olmayan, kaygan bir zemin üzerine inşa edildiği duygusunu uyandırır.

Bu kitap, tasarım sürecinin üzerinde serpilip gelişebileceği noktaların seferber edilmesini sağlayarak, mimarlık okullarındaki stüdyo dersleri için sağlam bir temel oluşturmayı amaçlıyor. Kitaptaki tasarım, çizim, yaratıcı süreç ve sunum teknikleri konulu dersler, ilk kez öğrencilik yıllarımda, bir sis bulutu içinde belli belirsiz fark edilen parıltılar olarak zihnimde canlandı. Ancak, uygulamacı ve eğitmen olduktan sonra geçen yıllar içinde, bu parıltılar alabildiğine berrak ve açık hale geldiler. Buna karşılık, ele aldıkları sorular mimarlık eğitiminin temel soruları olmayı sürdürdü: Öğrencilerim, mimarlık okullarında karşılaşılan sorular ve kafa karışıklıklarının neredeyse evrensel bir nitelik taşıdığını, her derse girdiğimde bana bir kez daha gösteriyorlar.

Bu kitabı stüdyoda çalışırken masanızın üzerinde açık bırakmanızı, toplu taşıma araçlarında giderken okumak için ceketinizin cebine koymanızı ve bir mimari tasarım problemini çözerken kafanızı toparlama ihtiyacı duyduğunuzda sayfalarına şöyle bir göz atmanızı öneririm. Kitaptaki derslerden ne şekilde yararlanırsanız yararlanın, her birinde sayısız istisna ve uyarıya işaret etmeye yanaşmadığım için bana teşekkür edeceksiniz.”

- Matthew Frederick