Modern olanın ötesine geçen ama postmodernizmin “yeni konformizm” tuzağına düşmeyen bir kültürel analiz nasıl geliştirilebilir? Kültürel teorinin önde gelen isimlerinden Williams, Modernizmin Siyaseti’nde bu soruya cevap ararken devrimci sosyalist siyaset ile avangard sanat arasındaki karmaşık ilişki üzerine yoğunlaşıyor. Modernist projenin zayıflıklarını ve güçlü yönlerini ele alarak, tartışmanın çerçevesini edebiyat, sinema, tiyatro ve medyayı kapsayacak şekilde genişletirken, sanat tekniklerinin biçimsel analiziyle yetinmeyerek, kültürel ifadelerin tek tek toplumsal oluşumlarda nasıl temellendiğini araştırıyor.
Williams’ın bu son teorik müdahalesi, düşünürün kültür ve toplum üzerine düşünenlere bıraktığı büyük mirasın en kıymetli parçası kabul edilebilir.