“Bana olanaklı olanı verin, yoksa nefessizlikten boğulacağım!” Guattari ve Deleuze 1984’te birlikte yazdıkları “68 Mayıs’ı Yaşanmadı” metninde, 68’in “harfiyen” bir hayat memat meselesi olduğunu böyle tarif etmişlerdi. Katlanılamaz olanın ne olduğu açıkça görülmüştü. Ama aynı anda yeni bir şeyin olanağı da! Guattari’nin 1977 yılında Moleküler Devrim’de bir araya getirdiği metinler 68’in ortaya çıkardığı bu iki boyut arasında çapraz geçişlerle örülüdür. Kadınların, göçmenlerin, delilerin, güvencesizlerin, çocukların, eşcinsellerin, özgür radyoların, serserilerin hareketi, yeni bir varoluş biçiminin, yeni bir öznelliğin olanaklarını göstermektedir. Ama boğulma tehlikesi, arzu tekilliklerinin kendi yollarını bulmasını engelleyen yeni despotik iktidarların inşası, açılan olanaklar alanının yeniden kapanması tehdidi de devam etmektedir. Kapitalizmin aynı anda hem küreselleşen hem de minyatürleşen baskıcı aygıtları karşısında, kolektif düzeyde öznel bir dönüşüm o zaman nasıl gerçekleştirilebilir? Arzuyu yaşamanın, dünyayı anlamanın, dünyayı değiştirmek için örgütlenmenin yeni tarzları nasıl yaratılabilir? Bugün biz de aynı soruları soruyorsak, 68 Mayıs’ı ve hatta sonraki on yıl yaşanmadı mı gerçekten? Tarihin gerçekçiliğine sığınmak mıdır soruyu böyle sormak? Aksine! Guattari’ye göre özgürleşmiş arzu tarihten daima daha gerçekçidir. Ne irrasyonalist bir inanç ne de kendiliğindencilik! Çoklukların arzusunun üstün rasyonalitesi daima daha iyi bir örgütleyicidir.