Osmanlı’nın en “Muhteşem” hükümdarıdır o.
46 yıl boyunca dünyanın en büyük imparatorluğunu yönetmiş, bunun on yılı aşkın bölümünü İstanbul'dan uzakta, seferlerde geçirmiş ve nihayet yine bir sefer esnasında vefat etmiş, ömrünü ekseriya at sırtında, karargâh otağında, yolda, muhasarada ve savaşta geçirmiştir.
Bu sürede, elbette çok şiir yazmıştır.
Şiir yazmıştır, çünkü sözü şiir biçiminde söylemeyi üstün tutmuştur.
Şiir yazmıştır, çünkü doğu medeniyetinin hükümdarları kılıç kadar söz ile de birbirlerine üstün gelmek istemişlerdir.
Şiir yazmıştır, çünkü çevresindeki insanların kaç kırat söz söylediklerini anlamak istemiştir.
Şiir yazmıştır, çünkü meclisinde zihinleri mest eden bade şiir olmuştur.
Şiir yazmıştır, çünkü şairleri himaye etmeyi
Hz. Peygamber sünneti bilmiştir.
Ve nihayet şiir yazmıştır, çünkü âşıktır.
Üzülürken, severken, ağlarken şiire sığınmak istemiştir.
Şiirdeki adı Muhibbî’dir.
Ve Muhibbî, yirmi altı şair hükümdarın
en “Muhteşem” olanıdır.