“Çocukluğumdan anımsadıklarım: tuvaletten gelen garip hıçkırıklar, sümkürürken çıkan ses ve kızarmış gözleri annemin. Annem var olmuştu; bir şeyler oluyordu; hiçbir şey olamamıştı.”
Handke'nin annesi Nazi dönemi, 2. Dünya Savaşı ve savaş sonrası tüketim toplumunu kapsayan yaşamı boyunca gözlerden ırak bir yaşamı seçti, ta ki aşırı dozda uyku hapı içip kendi canına kıyana kadar. Mutsuzluğa Doyum’da Handke, annesi hakkında bildiklerini, ya da bildiğini sandıklarını kayda geçirirken, romanlarındaki suskunluğunun benzerini -tarif edilemez acısı kök salmadan- bir ağıda dönüştürüyor. Sade olduğu kadar şiirsel bir dille kaleme alınmış bu anlatı, aşk, öfke, hayranlık ve keskin bir tarihsel bakış açısıyla dolu olduğu kadar, yazarın kariyerindeki en dolaysız ve yoğun yapıtlardan birini oluşturuyor.