Biri bize güç verirse daha önceki hiçbir hükümetin uğraşmak zorunda olmadığı sorunlarla yüzleşeceğimiz gerçeğini asla gizlemedik. On dört yıl boyunca Marksizm ve müttefiki burjuva merkez partileri, Almanya’nın var olma kabiliyetinin altını kazıdı ve bu kabiliyeti yok etti. Ülke tamamen kötü yönetildi, Kasım 1918’de yaşanan utanç verici durum ısrarla savunuldu. Ekonomi uçurumun kenarına getirildi, finans mahvoldu. Milyonlarca insan işini, hayat standardını ve evini kaybetti, şehirler çürüdü, eyaletlerin bütçeleri ve Reich çöktü. On dört yıl boyunca durmadan uyardık, halkı ayağa kaldırdık, büyüyen felakete karşı direnişi ilan ettik, vicdana seslendik, ta ki halk harekete geçene ve savaş sonrası dönemin karmaşa ve kaosunun ortasında ulusların uyanmasında yol gösteren milyonlarca tutkulu öncüye katılana kadar.
Temelde farklı iki tür konuşmacı vardır; akıl yürütmeyi tercih edenler ve yürekten konuşanlar. Bu konuşmacılar, akıl yoluyla anlayanlar ve kalp yoluyla anlayanlar olmak üzere iki farklı insana ulaşırlar. Akla yönelik konuşanlar genellikle parlamentolarda bulunur, yürekten konuşanlar ise halka hitap ederler.
Tarihte büyük konuşmacıların yalnızca yarattıkları etkilerin birbirine benzediğini kanıtlayan birçok örnek vardır. İnsanlara hitaplarının mahiyeti ve kalbe hitapları, zamana, millete ve çağın karakterine göre değişir. Sezar lejyonlarına Büyük Frederick’in ordusuna davrandığından, Napolyon ise muhafızlarına Bismarck’ın Prusya Parlamentosu üyelerine davrandığından farklı davrandı. Her biri dinleyicilerinin anladığı dili, onların duygularına ulaşan, kalplerinde yankı bulan kelime ve düşünceleri kullanmıştır. Çağlarının demonları her birine, tarih yazıp ulusları değiştirebilmek gibi büyük fikirleri ezelî müjdecilerden biri olarak, çağının üzerine çıkaracak şekilde konuşma yeteneği vermiştir.