Simone de Beauvoir, bir Amerika seyahatinde yazar Nelson Algren’le tanışır. Bu kıtalararası aşk, ağırlıklı olarak mektuplarla yirmi yıldan uzun sürer. Beauvoir tüm zorluklarına ve kalp kırıklıklarına rağmen, aşkına ve Algren’e ömrü boyunca sadık kalır.
Ancak Aşk Mektupları yalnızca bir aşkın hikâyesini anlatmakla kalmıyor, bu iki yazarı her yönüyle tanımamızı da sağlıyor: yaşantıları, kitaplarının yazım süreçleri, entelektüel çevreleri, okudukları kitaplar ve dünyaya bakış açıları… Dünyadaki gelişmeleri yakından takip eden Beauvoir ve Algren’in mektupları hem dünya edebiyatına hem de Fransız siyasi ve entelektüel çevresine mercek tutuyor. Camus’den Capote’ye, Giacometti’den Sartre’a, Koestler’dan Wright’a pek çok yazarın altın çağını yaşadığı bir döneme birinci ağızdan tanıklık edebiliyoruz.