Bize 12 Eylül ile birlikte sosyalist hareketin ve onunla paralel olarak işçi hareketinin canlılığını yitirdiği ve bir daha asla altmışların ve yetmişlerin kitleselliğine ulaşamadığı söylendi. Bu doğru değil, sivil yönetime geçişten kısa bir süre sonra seksenli yılların son çeyreğinde Türkiye’de işçi hareketi içindeki seferberlik çok canlıydı ve bu kitle seferberliğinin ayağı bir anlamda altmış ve yetmişlerin deneyimine hatta kadrolarına dayanıyordu. Böylece 1990 kışında Büyük Madenci Yürüyüşü ve onun öncesinde 89 Bahar Eylemleri yaşandı. Seksenlerin tam sonuna denk gelen bu yükseliş Netaş Grevi'nden itibaren ortaya çıkan pek çok küçük grev ve başka işçi eylemlerinden oluşan bir protesto döngüsünün tepe noktasıydı ve dönemin siyasal süreçleriyle yakından ilintiliydi. Sonuçta bu kitle seferberliği, ANAP iktidarının devrilmesine katkıda bulundu, canlılığını doksanlı yılların başından itibaren kamu emekçilerinin sendikalaşma hareketi ve öğrenci hareketine devretti. Doksanlı yıllar neoliberalizmle temasın işçi hareketinde esas iz bıraktığı ve soluğun kesilmesine yol açtığı dönem oldu. Bu kitap seksenlerdeki bu protesto döngüsünü anlamlandırmaya, anlatmaya ve deneyiminden ders çıkarmaya çalışıyor.