Tembelliği bir sanat haline getiren Oblomov, Rus romanında “lüzumsuz adam” tiplemesinin ölümsüz örneklerinden biridir. Orta yaşlı toprak sahibi Oblomov işinden ayrılmış, tüm arkadaşlarını etrafından uzaklaştırmış, borca batmış ve tüm dünyevi işlerini yatağından görmeye başlamıştır. Her bir köşesi dökülmekte olan dairesinde kendisi kadar tembel uşağıyla birlikte kayıtsızlık içinde yaşayan bu miskin asilzade, değişime ayak direyerek işlevsizleşmiş bir sınıfın timsalidir.
Rus toplumuna özgü bu tipleme Gonçarov’un kaleminden çıktığı günden beri toplumun içine karışmış, “Oblomovluk” sözcüğünü günlük dile kazandırmıştır. Oblomov, 19. yüzyıl sonunda bu açmaza giren toprak sahiplerinin güldürüsü olmakla kalmıyor, aynı zamanda mevcut sosyal düzenin acayipliklerini ve adaletsizliğini de ciddiyetle –ama tatlı bir dille– eleştiriyor.
“Oblomov’u dehşet içerisinde, tekrar ve tekrar okuyorum.”
- Lev Tolstoy