“Hiçbir kasaba böylesine sessiz olmamıştır.”
Fin kuvvetlerinin Ruslar gelmeden yakıp yıktığı Suomussalmi kasabasında bir kişi kalmıştı. Oduncu Timmo’nun oradan ayrılmaya hiç niyeti yoktu; hem kasabaya sahip çıkacak, hem de vahşi savaşın ortasında her zaman doğru olanı yapmaya çalışacaktı...
Norveç’in yaşayan en önemli yazarlarından Roy Jacobsen, yeri göğü kaplayan ölümcül kuzey kışının ve İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde yaşananları göz alıcı bir üslupla anlatıyor: Timmo’nun taze karda bıraktığı derin ayak izleri, gürül gürül yanan odun sobaları, bir çift kadın ayakkabısı ve minnet duygusu üzerine kurulan incelikli bir hikâye.
Hiçbir yerde ışık yanmıyordu, kum gibi kuru karlarda tek bir ayak sesi duyulmuyordu, konuşmalar yoktu, köpek havlamaları yoktu, tepinen ya da burunlarından soluyan atlar yoktu, kasabanın sesleri sönüp gitmişti ve her şeyden önemlisi bacalardan duman çıkmıyordu; dört bin nüfusun ve en az bir o kadar hayvanın yaşadığı kasaba birkaç saat içinde, insanlarla hayvanların yaratılması düşünülmeden çok önceki zamanlardan beri buradaki ormanları kasıp kavuran buz gibi soğukta omuz omuza verip soluklarını tutarak bekleşen boş ağaç kabuklarına dönüşmüştü.