Yirminci yüzyılın ortalarında Avrupa’da edebiyatta büyük bir etki yaratan varoluşçuluk, Türk edebiyatında da birçok yazarın eserlerine yön vermiştir. Bu kitap, aydın kimliğiyle tanınan ve Batılı felsefecilerin düşüncelerinden derinlemesine etkilenen, Oğuz Atay’ın eserlerini varoluşçu felsefenin söylemleri doğrultusunda inceleyerek, varoluşçuluğun ne olduğunu, kimler tarafından temsil edildiğini ve edebiyatta nasıl uygulandığını araştırmaktadır.
Oğuz Atay, varoluşsal meseleleri kendi perspektifinden ele alarak, bireyin içsel çatışmalarını, toplumla olan ilişkisini ve modern dünyanın bireyi yok sayan yapısını sorgulamaktadır. Roman, hikâye ve tiyatro gibi edebi türlerdeki derin tahlilleriyle Atay, insanı basit bir varlık olarak değil, bireysel tercihleri ve eylemleriyle var olan bir "ben" olarak anlatmaktadır. Modern dünyanın sıkıntılarıyla boğuşan karakterleri aracılığıyla, Doğu-Batı kültürleri arasında kalmış bir Türk aydınının yaşadığı bunalımları gözler önüne serer.
Kitap, Oğuz Atay’ın hayatı ve eserleri, varoluşçuluk felsefesinin tarihi ve Türk edebiyatındaki etkileri hakkında kapsamlı bir inceleme sunmaktadır. Bu çalışmada, bireyselleşme süreci, psikolojik ve sosyolojik açıdan ele alınarak, Atay’ın eserlerinde bu konuların nasıl işlendiği ortaya konulmuştur.
Oğuz Atay`ın eserlerinin derin ve çok yönlü bir kültür birikiminin yansıması olduğu bu kitap, varoluşçuluğun kavramlarını ve Oğuz Atay’ın edebi kişiliğini anlamak isteyen okuyucular için bir kaynak niteliğindedir. Atay’ın var- oluşçuluğu nasıl algıladığı ve eserlerinde hangi konuları nasıl kullandığı üzerine yapılan tahlillerle, Türk edebiyatındaki yeri ve önemi vurgulanmaktadır.
Bu eser, yalnızca Atay’ın değil, varoluşçuluğun da derin izlerini taşıyan bir edebiyat yolculuğuna davet ediyor.