Teolojiden, tarihe kadar birçok disiplin tarafından tarihin ve insanoğlunun beşiği olarak adlandırılan Orta Doğu coğrafyası; farklı milletleri, uygarlık ve medeniyetleri barındırmakla birlikte onların kendi kültürleri, inanç ve ritüelleri ile yoğun bir bölge olarak göze çarpmakta, jeopolitik özellikleriyle zengin enerji kaynakları, coğrafi konumunun sağladığı avantajlarıyla küresel güç iddiasında bulunan tüm ülkelerin ilgisini üzerinde toplamaktadır. Orta Doğu bölgesi 19. yy. ile başlayan küresel hegemonya mücadelesinin en önemli merkezi olmuş; bu durum da periferisinin sürekli bir kriz, çatışma tehdidi altında yaşam sürmesine neden olmuştur. Tarihin başladığı bu topaklar Habil-Kabil’den beri kardeş kanının döküldüğü bir saha olmayı sürdürmektedir. Bu topraklarda kavga, tarih kadar eskidir. Orta Doğu’daki bütün halklar tarih boyunca başka bölgelerle kıyas kabul etmeyecek ölçüde bu coğrafyada kana bulanmışlardır. Tamamına yakınının ise arkasında tarihî kökleri ve büründüğü yeni biçimler ve bu yeni biçimi tayin edenler vardır. İşte, elinizdeki bu kitap binlerce kilometre öteden bu toprakların kaderine hükmetme çabasının ve onların bölgedeki iş birlikçilerinin hikâyesidir.