Mustafa Budak, Osmanlı’nın mirası üzerine inşa edilen Ankara’daki hükümetin dış politikası üzerinden bize yeni bir perspektif sunuyor.
Türkiye’de Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş süreci, genellikle, “radikal kopuşlar” çerçevesinde ele alınır. Böylece, “yeni”nin ne kadar “farklı ve iyi” olduğu vurgulanmak istenir. Oysa toplumsal ve siyasal süreçler, tek boyutlu bir seyir takip etmez; süreklilik ve değişim karşılıklı etkileşim içindedir. Bu husus Türkiye’de pek dikkate alınmaz. Fakat hakikat, bu değildir.
Mustafa Budak, Paris Barış Konferansı, Misak-ı Milli, İskenderun Sancağı ve Ankara İtilafnamesi, Musul vilayeti meselesi, Sevr taslağına karşı İstanbul ve Ankara hükümetlerinin tavrı, Lozan Konferansı, Sevr-Lozan mukayesesi gibi konuları içeren makalelerinin çoğunda bu gerçeği, göz önünde tutuyor. Ayrıca, sanılanın aksine İstanbul ve Ankara hükümetleri, bu geçiş döneminde, İstanbul ve Boğazlar, İzmir, Doğu Trakya, kapitülasyonlar ve borçlar, Ermenistan, Kürdistan gibi ülkenin temel meselelerinde farklı düşünmüyor. Buna örnek, her iki hükümetin Sevr taslağına karşı gösterdikleri tavırdır. Hatta 1921 tarihli Londra Konferansı’nda Ahmet Tevfik Paşa’nın olumlu yaklaşımını da hatırlamak gerekir. Sadece içinde bulundukları siyasî şartlardan dolayı sorun çözme yöntemleri farklılık göstermiştir.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Dış Politika, sözkonusu geçiş sürecini dış politika üzerinden anlama çabasının bir ürünüdür.