Bu kitap yolu bir şekilde “çiftlik” ve genellikle bu toprakları tasarrufunda bulundurmuş “âyan” ile kesişen tarihçilerin bir araya gelmesiyle ortaya çıktı. Toplantılarda konuştukça, çalışmalarımızı paylaştıkça çiftlik ve âyan literatürünün bizi katı hatları ile sınırlandırdığını, sadece örnek araştırmaya değil yeni sorular da sormaya ihtiyacımız olduğunu fark ettik. “Çiftlik tartışması” ve “âyanlar çağı”nın dışında, toprak ve toprak sahiplerine yönelik yeni bir söylem geliştirmek mümkün müdür? Başka bir deyişle, Osmanlı İmparatorluğu’nda belirli bir coğrafyayla kısıtlanmış “çiftlik” ve belirli bir döneme hapsedilmiş “âyan” kavramları nasıl esnetilebilir? Bu esneklik Osmanlı taşra toplumunun sınıflı yapısına dair neler söyleyebilir? Bu yapıda hukukun imkânları ve bazen de boşluklarından kim faydalandı? 18. yüzyıldan 19. yüzyıla geçerken Tanzimat Dönemi’nin habercisi olduğu merkezileşme anlatısının silikleştirdiği âyan nasıl eşraflaştı? Bu kesimin toprakları üzerindeki iddiaları başkalaşım geçirirken bu toprakları işleyen köylüler ve geçimleri için verdikleri mücadele nasıl değişti? Nitekim, Osmanlı Devleti, anlatılageldiği üzere, sipahisini sürekli denetleyen, çift-hane sistemine direnç sağlayıp çiftlikleşmeye karşı koyan, kısaca küçük köylüsünü koruyan bir devlet miydi? İmparatorluğun farklı coğrafyalarından örnekleri bir araya getiren akademisyenler “çiftlik” ve “âyan”a ilişkin geniş literatürün sorduğu dar soruların ötesine geçen bir perspektifle, imparatorluk sathında toprak ve toprak sahipliği arasında daha doğrudan bir ilişki kurma peşinde. Bu hâliyle “çiftlik” ve “âyan” kavramını klasik Osmanlı tarihçiliğinin sınırladığı coğrafyadan kurtaran bu kitap, iktisadi ve toplumsal tarih meraklılarına, yeni cümleler, farklı kaynaklar ve ezber bozacak bir bakış açısı vaat ediyor.