Etrafımızdaki dünyayı ve kendimizi nasıl anlarız, nasıl “okuruz”? Sarah Dillon’a göre bu sorunun cevabı metinleri okuyuşumuzun palimpsest yoluyla irdelenmesiyle bulunabilir.
Palimpsest, “üstündeki elyazmasından temizlenerek tekrar tekrar kullanılmış parşömen parçası” anlamına geliyor. Bu terimi ilk kez 1845’te Thomas De Quincey bir kavram olarak yaygınlaştırdı. Sarah Dillon, palimpsestin bir metafor olarak kullanımının soykütüğünü çıkarmaya soyunuyor, böylece kuramsal ve eleştirel edebiyat incelemeleri etrafındaki tartışmalara önemli bir katkıda bulunuyor.
Dillon, palimpsestin mantığını ve yapısını araştırıp modern düşünceyi anlama ve ilerletmedeki hayati rolünü gösteriyor. Tarih, öznellik, zamansallık, metafor ve cinsellik kadar farklı kavramları palimpsestin nasıl yeniden biçimlendirdiğini ortaya koyarken, okuma sorununa tekrar tekrar dönüyor. Palimpseste getirdiği kuramsal yaklaşımı Thomas De Quincey, D.H. Lawrence, Arthur Conan Doyle, Umberto Eco, Ian McEwan ve H.D.’nin eserlerinin yakın okumasıyla harmanlıyor.
Sarah Dillon, Cambridge Üniversitesi İngilizce Bölümü’nde öğretim üyesi; feminist edebiyat ve film eleştirmeni ve kuramcısı.