Sağlam bahaneler bulunması gerekiyordu.
Sadece “dış güçler” diyerek toplumda algı yaratmak güçleşiyordu, biraz daha somut bahanelerin bulunması artık kaçınılmazdı.
İşte “Papaz Olayı” böyle bir dönemde kamuoyunun gündemine girdi.
Papaz, 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’ye destek verdiği ve casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklanan Brunson’du.
İzmir’de yaşayan ve 20 yılı aşkın süredir Türkiye’de olan Brunson, bir gizli tanığın ifadesine dayanılarak gözaltına alınmış sonra da tutuklanarak cezaevine konmuştu.
15 Temmuz sonrasında rahibin adı duyulmuştu ama üzerinde pek durulmamıştı.
Oysa bu rahip bir süre sonra Türkiye’nin kaderinde önemli bir rol oynayacak, ekonomideki çöküşün, döviz ve faizlerin artmasının sorumlusu olarak sunulacak ve
Türk halkı böyle bir bahane ile uyutulacaktı.
Kısacası aslında “Papaz”, bir kod adından başka bir şey değil.
Aniden patlayan döviz fiyatları, yükselen faizler, tutulamayan enflasyon, halkın çektiği ağır geçim sıkıntısı işte bu kod üzerinden pazarlanarak iktidarı koruyan bahaneler üretildi.
O papaz olmasa sanki bu ekonomik sıkıntılar hiç yaşanmayacaktı.
O papaz olmasa dış politikamız çok daha sağlıklı gidecekti.
O papaz bir bahaneydi, çaresizlikten kurtulmanın bir anahtarı gibiydi.