Parlayan Şövalyeler bir kez daha dayanmak zorunda.
Kadim yeminler en sonunda dillendirildi, sprenler geri döndü. Kayıp olanı arıyor herkes; korkarım ki bu arayış sonları olacak.
Ama büyünün doğasında var bu. Ne de olsa harap ruhların, içine başka bir şeylerin yer edebileceği defoları olur. Bizzat yaradılışın gücü olan Dalgabağlamalar, harap bir ruhu tamir edebilecekleri gibi derinliklerine sızıp yaralarını da genişletebilirler.
Rüzgarkoşucu, intikam ve onurun sınırları arasında dengelenmiş, mahvolmuş bir dünyada kayıp. Yavaş yavaş geçmişi tarafından yok edilmekte olan Işıkören, dönüşmekte olduğu yalanı aramakla meşgul. Kan ve ölümle doğan Bağdökümcü yok edilenleri yeniden var etmeye çabalıyor. İki insanın kaderleri arasında gidip gelen Kaşif ise yavaş bir ölüm ve tüm inandıklarına korkunç bir şekilde ihanet etmek arasında bir seçim yapmak zorunda.
Onlar için uyanış zamanı çoktan geldi geçti, çünkü Dinmezfırtına tepelerine binmek üzere.
Ayrıca Beyazlı Suikastçı da geldi.
“Her anlamda tam bir başyapıt. Sanderson, farklı farklı karakterleri ve hikâye ilerledikçe adım adım önümüze serilen muazzam tarihiyle capcanlı ve etkileyici bir dünya yaratmış.”
The Guardian
“Hiç şüphe yok ki, Sanderson da adı Tolkien, Leiber, Moorcock, Jordan ve George R. R. Martin ile birlikte anılacak yazarlardan biri olacak.”
SFFWORLD