Parma Manastırı, 19. yüzyıl Fransız yazarı Stendhal’in başyapıtlarından biridir. Hayalî bir İtalyan dükalığında sergilenen saray entrikalarının, tutku ve cesaretin, ahlakî ikilemlerin, mutluluk arayışını kuşatan sert gerçeklerin romanıdır. Yazımı elli iki gün gibi olağanüstü kısa bir sürede tamamlanan Parma Manastırı, Balzac tarafından çağının en önemli Fransız romanı olarak nitelendirilmiştir. Çağdaşı eserlerin aksine, yalın bir dile sahiptir. Olaylar, kişiler ve psikolojiler ön plandadır. Kişilerin ruhsal durumları, uzun monologlarla aktarılır. Kurgusal olduğu kadar tarihsel, bir o kadar da politik bir romandır.
Romanın başkişisi, genç soylu Fabrice del Dongo’dur. Gözüpek ve tutkulu bir genç olan Fabrice’in, Waterloo Savaşı ile başlayan ve adam öldürmelerle, zindanlarla, zehirlenmelerle ve yasak aşklarla sürüp giden macerasını anlatır Parma Manastırı. Siyasi entrikaların gençlik ateşiyle ve tutkulu aşklarla harmanlandığı büyük bir eserdir.
Stendhal, okuru 19. yüzyıl İtalya’sında romantik ve heyecan dolu serüvenlere sürüklerken, aynı zamanda dönemin toplumsal ve politik durumunu da ustalıkla ortaya koyar. Edebiyat ile politika arasındaki ilişkiye dair şu çarpıcı tespit, bizzat eserin içinden alınmadır: “Edebî bir esere politika karıştırmak, bir konserin ortasında tabanca atmak gibidir; bayağı bir şeydir, ama yine de kişinin buna dikkatini vermemesi imkânsızdır.”
Stendhal’in bu büyük yapıtını Hamdi Varoğlu’nun çevirisiyle sunuyoruz.