Dünya rahatını bozan gezginlere açar sırlarını. Tehlikeli, maceralı yolculuklara çıkmayı göze alanlara. İbn Battuta, Marco Polo ve Kristof Kolomb gibi. Yoksa evimizi saray, ülkemizi dünyanın cenneti ve halimizi medeniyetin zirvesi görebiliriz.
Başka ülkelerdeki milletlerin farklı kültürler, yaşanabilir hayatlar kurduklarından bihaber kalırız. Dünyada evrensel medeniyet, savaş, ticaret, seyahat nedeniyle başka diyarlara açılanlar sayesinde hayat bulmuştur. Eşyaların, malların icat ve fikirlerin sürekli dolaşımı seyyahların kaleminde dile gelir.
Moğolistan’dan Amerika’ya, Çin’den İspanya ve Portekiz’e, Avrupa’ya ve Asya’ya, güneyden kuzeye, doğudan batıya yapılan gezilerin notlarını okuyacaksınız bu kitapta. “Knut Hamsun çok değil yüz sene önce Oslo’da evsiz, parasız, koltuğunun altında bir battaniye ile aç karnına geziniyordu. Onun adımlarını izleyip Aker caddesine, Belediye sarayına doğru bakıyordum. Hamsun o kadar yoksulluğun arasında yazdığı yazılardan gelecek telif parası beklentisindeydi. Ben sadece bu soğuk şehirde sıcak umutlar nasıl yeşeriyor merakındayım. Knut Hamsun’un bütün sorunu bir dilim ekmek ve gece için barınacak bir yer bulabilmekti Oslo caddelerini dolanırken. Ben 4 yıldızlı bir otelde kalacaktım. Aç-açık değildim yani. Yine de ruh akrabalığı duydum onunla. O Norveçliydi, yerliydi bu şehirde, akşam nereye sığınabileceğini düşünmek zorundaydı. Ben uzak diyardan farklı kültürden gelmiş, daha korunaklı olsam da nihayetinde bir garip yabancıydım.”
Okuyucunun önünde Kristof Kolomb gibi dünyayı keşfetme imkânı duruyor. Kitabın sayfalarını açarak ilk adımı atıyorsunuz belki de.