Türk dış politikası açısından son derece önemli ve güncelliğini koruyan Musul sorunu, bu çalışmada ilk kez yayınlanan arşiv belgeleriyle (T.C. Başbakanlık ve İngiliz arşivi) ele alınmaktadır. Mevcut araştırmalar genellikle 1926 ve öncesiyle sınırlı kalırken; bu kitap 1926-1955 dönemi Musul sorununu çok yönlü ve kapsamlı bir şekilde değerlendirmektedir. Bu kitapla, 1926-1955 dönemi Musul petrolleri üzerinde Türkiye’nin hakları ve bu haklarla ilgili uygulamalar belgeler üzerinden incelenmiş; sürecin içerdiği keskin diplomatik gerilimler ortaya konulmuştur. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikalarına yön veren Musul petro-politiğini inceleyen bu çalışma, hâlihazırdaki bölge eksenli gelişmeleri yorumlamada önemli bir tarihsel perspektif sunmaktadır. Petrol, 21. yüzyılda da en önemli enerji kaynağı olmayı sürdürüyor. Petro-politik hedefler hâlihazırda dünya devletlerinin iç ve dış politikalarında öncelikli konumu kaybetmezken; sınırlı dünya rezervlerinin büyük bölümünü barındıran Ortadoğu; Irak, Musul daha uzun yıllar petrolün bu yüksek "ateş"ine maruz kalacak görünüyor. Ancak başka ve önemli bir gerçeğin de altını çizmekte yarar var. Uzun yıllar Osmanlı Devletinin bir parçası olan Musul Vilayeti’nin 6 Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşması’yla Irak’a bırakılması, Türkiye için bir enerji siyasetinin çok ötesindedir: O günün Cumhuriyet Gazetesi’nin manşetinde yer alan şu sözler manidardır: "Musul, kaybettiğimiz bir vatan parçası değil; belki kurtaramadığımız bir vatan parçasıdır!"