Babasını henüz kundakta bir bebekken kaybeden ve hayatı boyunca fakirlikle, hastalıklarla boğuşan Peyami Safa’nın kalemi, dostlarından birinin ifadesiyle "kazanç tarlasında bir saban gibi işlemeye" mecburdu, aksi takdirde aç kalırdı. Ancak onun bu durumdan pek şikâyetçi olduğu söylenemez; çünkü azmini, başarılı olma hırsını hastalıklarına ve fakirliğine borçlu olduğunu düşünürdü. Bir yazısında, kendi tecrübesinden hareketle, zenginlik, sıhhat ve zekânın çok zaman haddinden fazla güven verdiği için insanı afyon gibi uyuşturduğunu, tembelliğe, ihmallere ve gevşekliğe sevk ettiğini; fakirlik ve hastalığın ise, onlara hemen teslim olunmazsa, iradeyi kırbaçlayıp uyuklayan enerjileri uyandırdığını söylüyor, başarılı olmuş çocuklardan örnekler veriyordu. Bütün acılarını, öfkelerini, isyanlarını başarıya dönüştürmeyi bilen Peyami Safa’nın hayat hikâyesi belki de romanlarından daha heyecan vericidir ve bu kitapta bu hikâye anlatılmaktadır.