Derrida’nın ilk dönem düşüncesinin bir ürünü olan Platon’un Eczanesi, özdeşliğin, kimliğin, aklın, logos’un temas ettiği ve hakim olma mücadelesi verdiği gerçek’in temel olarak akışkan, anlaşılmaz ve muğlak olduğunu öne sürer.
Nasıl konuşur, neden yazarız? İki Atinalının bu konu üzerine yaptığı sohbet, yüzyıllar sürecek bir sorgulamanın en önemli taşlarından birini oluşturur. Platon’un en önemli diyaloglarından biri olan Phaedrus’tan yola çıkan Derrida bu tartışmaya yeni bir boyut kazandırıyor. Pharmakon kavramını devreye sokan ve Phaedrus’u bu kavramla birlikte yeniden okuyan Derrida yazmayı ve okumayı esasen görünmeyen ve geri çekilenle yüz yüze gelmeden bir temas, onun yokluğunu, bıraktığı boşluğu anlam üreterek doldurmaya meyleden bir akış olarak düşünüyor.
“Derrida, bu kitapta bize Platon diyologlarının gün görmemiş kısımlarından bahsediyor. ... Derrida için, Phaedrus’un örtülü mesajı, ki Platon’un kendisi bile bundan habersizdir, konuşmanın da aslında yazmak olduğudur. Bütün ifadelerimiz, kendilerine karşı bölünmüş muğlak birer varlıklardır.”
–Who was Jacques Derrida?, David Mikics