O güneş doğarken, o güneş batarken, sağlıkla bir fincan kahveyi yudumlarken hayat şimdiki anda. Maalesef ki çoğu zaman, içinde her zaman zorluklar kadar güzellikler de barındıran bugünün kaçmasına izin veriyoruz. Gelecek için endişelenirken, geçmişe takılıp kalırken ya da kızgınlık duyduğumuz ve belki haksızlığa uğradığımız bir konuda kendimizi yiyip bitirerek…
Bunu biraz olsun yenmek için doğunun spiritüel üstatları gibi sakinlik için zaman ayırın. Bir on dakika bile olsa gökyüzüne bakın mesela ya da bir sokak kedisini sevmeye vakit ayırın o sevginin tadına vara vara…
İşin gücün stresi ortasında hafta sonu gelsin isteriz, hafta sonu geldiğinde hele hele pazar günüyse, pazar kederine kapılıp işler güçler için endişeleniriz. Oysaki o pazar günü sonuna kadar pazar… Sıkıntılarımızla, anksiyetemizle başa çıkmak için mümkün olan her fırsatta bir güneş çizin, o anı güzelleştirmek için bir güzellik yapın kendinize… Sakince tadını çıkarın. Hayatta olmanın farkına varın.
Gerek iş hayatımızda gerekse özel hayatımızda kurduğumuz sorunlu ilişkiler, hepimizin zaman zaman içine düştüğümüz karamsar ruh halleri, sahip olduğumuz güzellikleri göremeyip kendimizi sevmekten vazgeçmelerimiz, günler, geceler boyu dünyayı kendimize dar etmelerimiz, kısacası bu çağda yaşamanın değme zorluğu ve tüm bunlardan sıyrılmanın istersek nasıl da kolay olduğu üzerine incelikle tutulmuş bir günlük Psikoloji Günlükleri. Kendimize, güçlü ve olumlu yönlerimize, becerilerimize, iyiye, güzele, aşka, müziğe, sevdiklerimize, sevenlerimize ve hayatın kendisine her gün yeterli dozda odaklanabilmek, başka bir deyişle, yaşamanın hakkını vermek üzerine…
Psikolog, iletişimci, yazar Cenk Erdem’den hayata ve hediyelerimize övgüyle...