Kurgusal ama bir o kadar da gerçek bir hayali İtalya… Düşünce ve ifade özgürlüğünün, yolsuzluk ve kötü inancın bir işareti haline geldiği, elitlerin ve entelektüellerin halkı kandırma aracı olarak görüldüğü bir dünya… Dayatmacı iktidar alkışçıları, sosyal medya zorbaları, toplumu kutuplaştıran bir cadı avı… Ve şimdi hedefte entelektüeller var.
Bu linç kültürünün ilk kurbanı, bir gündüz kuşağı programında Spinoza’dan alıntı yapan Profesör Giovanni Prospero oluyor. Devlet yetkilileri ve medya tarafından, entelektüel birikimiyle halkı aşağılamakla suçlanan Profesör hemen o akşam ölü bulununca çarklar dönmeye başlıyor.
Akademisyenin ölümünü fırsat bilen hükümet, “diğerlerinden daha akıllı olduklarına inanmaya devam edenleri” sansürlemek için Ulusal Entelektüellerin ve Radikal Şıkların Sayımı’na başvuruyor. Bu arada, cenaze töreni için ülkesine dönen Profesör Prospero’nun kızı Olivia, karşılaştığı bu yeni düzeni kabullenemiyor, umutsuzca babasının öldürülmesine yol açan nedenleri araştırıyor.
Distopik kara mizahıyla Giacomo Papi, bizi yakın gelecekten ziyade gerçeğimizle yüzleşmeye davet ediyor.
“Gerçeği savunmasız bırakan distopik bir anlatı.”
– Marta Lilliù
“Muhteşem bir mizah, harika bir özeleştiri.”
– Luca Mastrantonio
“Cehaletiyle gurur duyan toplumun sürreel hicvi.”
– Beppe Severgnini
“Papi bugünü bize kurgunun aynasından gösteriyor.”
– Lara Crinò