Karanlık romantizm ve gotik akımların Amerikan edebiyatındaki önemli temsilcilerinden Nathaniel Hawthorne, Rappaccini’nin Kızı’nda esrarengiz bir aşk hikâyesi anlatıyor.
Tıp öğrencisi genç Giovanni öğrenimini sürdürmek için geldiği Padova’da bir oda tutar ve böylece kendini Profesör Giacomo Rappaccini’nin bitkileriyle meşhur bahçesinin üst katında bulur. Bitkilerin dört bir yanından adeta fışkırdığı bu bahçe ürkütücü bir güzelliğe sahiptir; tıpkı Rappaccini’nin kızı Beatrice gibi. Kentteki herkesin çekindiği profesörün göz kamaştıran bitkileriyle yaptığı deneyler ve ürettiği iksirlere pek aşina olmayan Giovanni, çok geçmeden bilim, aşk ve büyünün birbirine karıştığı karanlık bir hikâyenin parçası olur. Hawthorne’un anlatımında sıklıkla sembollere de yer verdiği bu kısa öykü sayfalar ilerledikçe daha etkileyici ve ürkütücü bir hal alıyor.