Peyami Safa, edebiyatın hemen her dalında eser vermiş seçkin bir yazarımızdır. Ancak onun bir sanatkar olarak asıl başarılı olduğu dal, kuşkusuz ki, roman olmuştur. Diğer dallar, onun kaleme aldığı romanların malzeme dağarcığını zenginleştirmiş ve ona, bu alanda rahat hareket etme imkanı vermiştir diyebiliriz.
Roman, edebiyatın diğer türlerine vurulduğunda, kültüre en fazla açık olan ve özgün yapısı itibariyle kültürle beslenen, bütün bunların karşılığını kültüre canlılık (hayatiyet) kazandırarak ödeyen modern bir türdür. Her büyük romanın temelinde, kendini gizli veya açıkça hissettiren, bir kültür damarı vardır. Peyami Safa, bu açıdan şanslı bir yazarımızdır.
O, romanlarıın temel esaslarından sayılan ‘felsefi’ dokuyu yüklemeye hazır ‘genetik’ bir zenginlikle doğar: ‘tecessüs’ duygusu, ona atadan kalmış bir mirastır. Yaratıcı olmaktan nisbeten uzak düşen ‘muhayyile’ gücü ise, sonradan kazanılmış (kesbi) bir renk taşır. Romancı için bir eksiklik olan bu durumu Peyami, dinmek bilmeyen ‘tecessüs’ duygusuyla telafi etmeye çalışır ve bunda bir hayli de başarılı olur.
Peyami Safa, romancılığı haysiyet meselesi olarak benimsemiş ve bu yönde seçkin örnekler vermiş usta bir romancıdır.