Tren tünele girmiş, içeriye loş bir karanlık düşmüştü. Birden pencereden birisinin sırıtarak kendisine doğru baktığını hissetti. Bu yüz ona tanıdık gelmişti. Beynine yapışmış sülüğü görünce saçları dimdik oldu ve korku içinde titremeye başladı. Ter içinde kalmıştı. Yardım istercesine eşine baktı ama karanlıkta gözleri buluşmamıştı.
Pencerede görünen yüz Hilkat Garibi’nden başkası değildi. Ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette, korku ve tiksintiyle camdaki bu kirli sakala, parlayan gözlere, dökülmüş dişlere ve kırış kırış olmuş yüze baktı.
Son bir gayretle, bileğinden tutup, eşini kendine doğru çekti ve elini camdaki yaratığın üzerine koyup korku dolu bir sesle, ‘‘İşte bu o!’’ dedi.
O sırada Hilkat Garibi’nin gözlerinde yeşil bir ışık belirdi. Ağzını açtı ve dilini ona doğru uzattı. Dili yeşil bir yılana dönüşmüştü..