İnatçıydı, en başından hayatla inatlaşmıştı. Yoksulluğa rağmen yaşamak için…
Öfkeliydi, onu yaşamak için inatçı yapan şartlara…
Gözü karaydı, doğru bildiğini yaparken tereddüt etmezdi,
İnançlıydı, Düzgün Baba’da hayır duasını yapmadan, yola koyulmazdı,
İradeliydi, insanın kaderini iradesinin tayin ettiğine inanırdı.
Azimliydi, bildiği, olanı değiştirmek için kolları sıvamaktı.
Vefalıydı, “benden sonrası tufan” dememiş, memleketi için de kolları sıvamıştı. Laik Cumhuriyeti “dinsel vesayet” altına alarak dönüştürmeyi planlayanlarla, onu yetiştiren Cumhuriyet rejimine duyduğu vefa duygusuyla mücadele etmişti.
Pusulası akıl ve bilimdi. Sözleri ve kelamlarını kendi istikbali için kullanan siyasetçilerden değildi.
Bir adım geri atmazdı. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı yola koyulan çarıklı çocuğun öfkesi ile sıkardı yumruğunu ama bilirdi yumruğu değil, sözleri maskeleri düşürürdü.
George Orwell'in dediği gibi “Evrensel yalan çağında gerçeği söylemek devrimci bir eylemdir!”
Çünkü en iyi o bilenlerdendi, yoksul halkın çocuklarının kendi aklını kullanabilme cesaretini göstermesi için Laik Cumhuriyete ihtiyacı olduğunu. Cehaletin ce yoksulluğun üzerinden iktidarını yükseltenlerle amasız, fakatsız kavgası bunun içindi.
Kamer Genç’in öyküsünü okumak, yoksul bir halk çocuğunun kendini yetiştirmesine olanak veren Cumhuriyet’e gölge düşürenlerin yalanlarını açığa çıkarma çabasına şahitlik etmektir.