Modernitenin tarihi, 'söz'ün/'kelam'ın fiilen düşüşünün/değersizleştirilmesinin de tarihidir.
Tekniğin, modern bilimin ve kapitalizmin (para ve iktidarın) çağı 'imaj'ın/'göz'ün 'söz'e/'kulak'a üstün görüldüğü çağdır; Nietzscheci tabirle nihilistik bir çağ. Bu çağda insani varoluşun anlamı
'söz'ün/'anlam'ın düşüşüne paralel olarak indirgenmiş, daraltılmıştır. Ellul dilin, insani varoluşun temelinde yer aldığını izah ediyor ve çerçeveyi bireyden toplum ve devlete doğru genişleterek modern toplumsal ve politik sorunların kaynağı durumundaki zihinsel kırılmaları da mercek altına alıyor. Dolayısıyla Sözün Düşüşü yalnızca dil, felsefe ve teolojiyle değil, aynı zamanda sosyal bilimlerle de ilgili bir kitap. Ellul, söz/işitsel ile imaj/görsel arasındaki dikotominin modern dönemde imaj/görsel lehine nasıl yeniden kurulduğunu ifşa ederken benzeri bir hataya düşmüyor ve her birinin yerini ve hakkını teslim edip söz ile imaj arasındaki kaybedilmiş dengeyi bulmak için soruşturmayı İlk ve Ortaçağ'a kadar genişletiyor; diyalektiği/refleksiyonu sonuna kadar işletiyor. 'Söz'ün/'Dil'in yine dil hakkındaki kimi modern teorilerle ve bizatihi konuşma ve yazıyla tüketilmesini eleştiriyor; konuşma ve yazının suistimali, konuşma ve yazı enflasyonu yoluyla 'Söz'ün devaüle edilmesini. Ellul'ün düşüncesine hâkim olan, diyalektik zorunluluk ile özgürlük arasındaki diyalektiktir.
Bu durumda gerçeklik imaj, hakikat/inanç ise söz alanında ikamet eder. Söz, insanın özgürlüğünün gerçekleştiği yegâne alandır. Sözün Düşüşü, 'Söz'ün/'Dil'in kurtarılmasına ve nihilizmin aşılmasına adanmış bir kitaptır. 'Söz'ün kurtuluşu, insanın da kurtuluşudur.