Arkadi Vasilyev’in emekli bir istihbarat subayının anılarından ve arşiv belgelerinden yola çıkıp gerçek olaylara dayanarak kaleme aldığı ünlü romanı Saat On Üç’te Sayın Generalim, yalnızca istihbarat görevlileri değil; gerçek Sovyet halkı, komünistler ve aynı zamanda anavatanının en zor anında halkına ihanet eden hainler hakkındadır da.
İkinci ciltte, Çeka’da uzun süre görev yaptıktan sonra öğretmen olarak ülkesine hizmet etmeyi seçen Martinov’un, Nazilerin Sovyetler Birliği’ne saldırması üzerine tekrar göreve çağrılmasına ve Sovyet halkının İkinci Dünya Savaşında, Nazi Almanya'sına karşı kazandığı zafere şahit oluyoruz.
Bu defa çok daha çetin bir görev var Sovyet istihbaratının karşısında. Berlin’e, Nazi Almanya’snın kalbine gitmek ve savaşın en can alıcı anında düşman tarafına geçen hain General Vlasov’un karargahına sızmak:
Ama belki de en zoru, trajik olanı diyebilirim ki şuydu: Bir Sovyet istihbarat subayının, kendisini, vatanının ve halkının düşmanı olarak göstermesi, Sovyet halkının nefret ve aşağılama dolu bakışlarına maruz kalması ve onlara hain olmadığını söyleme hakkına sahip olmadan görevini yapması... İşte bu trajiktir. Sen de bir Sovyet yurttaşısın! Buna nasıl dayandığımı, nasıl hayatta kaldığımı inan bilmiyorum! –Andrey Mihayloviç Martinov