Süleyman bir gün kuşları seyrederken kız kuşunun olmadığını fark etti ve onun neden olmadığını sordu. Kısa süre sonra kız kuşu ortaya çıktı. Çok zengin olan ve mücevherler kakılmış, altın ve gümüşten bir tahtta oturan “Belkıs” isminde bir kraliçenin yönettiği Sâba’yı görmüş olduğunu söyledi.
Kraliçe ve halkı putperestti, güneşe tapıyordu. Şeytan’ın etkisi altındaydılar. Süleyman, Belkıs’a şu mektubu yazdı: “Tanrı’nın hizmetkarı, Davud’un oğlu Süleyman’dan Saba Kraliçesi Belkıs’a. En Merhametli olan Tanrı’nın adına. Doğru yolu izleyenler huzur içinde olsun. Bana isyan etmeyin, gelip kendinizi bana gösterin.”
Belkıs bu mektubu aldığı zaman Süleyman’a gitmeye ve ona saygılarını sunmaya karar verdi. Tahtını güçlü bir kaleye kilitleyip ordusunun eşliğinde Kudüs’e doğru yola koyuldu. O yoldayken Süleyman bir gün asilzadelerine şöyle dedi:
“Hanginiz Kraliçe ve maiyeti buraya varmadan önce onun tahrını bana getirecek?”
Orada bulunan biri Kral’ın bu ivedi isteğini yerine getirmek için şöyle dedi:
“Ben tahtı size gözlerinizi bir şeyden başka bir şeye çevirene dek getiririm.”