“İnsanlar yanlış anlar,” diyerek vefatından iki yıl önce, 1914’te divanını yakmıştı Atkaracalarlı şair Cevriye Banu. Benzer bir endişe yüzünden İstanbul doğumlu Nimet Gecekuşu (Yıldırım) da 1930’ların başlarında Erzincan’ın bir köyünde canla başla sürdürdüğü köy eğitmenliğini bırakmak zorunda kaldı. Farklı şartlarda da olsa kalem ve kâğıtla ilişkilerini korumak için şartları zorlayan bu iki kadının yaşadıkları zaman dilimi çok uzağımızda değil, ama haklarında pek az şey biliyoruz. Şair ve Gecekuşu, Cihan Aktaş’ın, Cevriye ve Nimet’in hayatlarından esinle kaleme aldığı bir kurgu. Dört yıl süren bir çalışmanın eseri olan Şair ve Gecekuşu, kadınların yüzyıllar boyunca sandıklara terk ettikleri metinlerin kültürdeki boşluğu üzerine düşündüren bir roman.